Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Seni hocam mı gönderdi?
19.02.2010
Alaüddin-i Sabir hazretlerinin en büyük talebesi Şemseddin-i Türki idi.
Bu zat, Kalyar faciasından yedi sene sonra, on kişiyle birlikte Acühan beldesine geldi.
Maksadı, Feridüddin Genc-i Şeker hazretleriyle tanıştırmaktı.
Görüşüp tanıştılar.
Genc-i Şeker hazretleri, Şemsüddin-i Türki'ye;
- Siz gidip Alaüddin Sabir'e teslim olun, buyurdu.
Onlar;
- Peki efendim, deyip Kalyar'a müteveccih yola çıktılar.
Kalyar'a geldiklerinde, Alaüddin-i Sabir hazretleri aşk-ı ilahi ile kendini ve her şeyi unutmuştu.
Kendine geldiğinde, yanında Şemsüddin-i Türki'yi görüp sordu:
- Seni, hocam Genc-i Şeker mi gönderdi?
- Evet efendim.
Hocasını kastederek;
- Rabbimin güneşi semadadır, benim güneşim ise yerde, buyurdu.
Ardından;
- Ey Şemsüddin! Kalk, Anber şehrine git ki, orada müminlerle kâfirler harbediyor. Senin yardımınla fetih müyesser olur. Aynı gün ben de ahirete göçerim, buyurdu.
Şemsüddin ağlayarak;
- Efendim! Siz vefat ederseniz, biz yetim kalırız. Hem o gün yanınızda kimse bulunmazsa, cenaze hizmetinizi kim yapar? dedi.
Cevaben;
- Siz yaparsınız. Büyüklerin ruhları da size yardım ederler, buyurdu.
Şemsüddin gidip harbe girdi.
Zaferden sonra geri döndü.
Kalyar'a vardığında, Alaüddin-i Sabir hazretleri Rabbine kavuşmuştu gerçekten.
Cenazesini yıkamak isteyince, gaibten bazı kimselerin bu hizmeti yaptığını gördü. Her iş kendiliğinden yapılıyor, ama yapanları göremiyordu.
www.gonulsultanlari.com