Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Bu merkebi bana sat!
31.05.2010

Abdullah bin Mübarek hazretleri, bir zaman uzak bir sefere çıkmıştı ki, bir ara yol kenarında ölü bir merkep gördü.
Yanında da biri oturmuş ağlıyordu.

- Niçin ağlıyorsun? diye sordu ona.

Adam gözyaşları içinde;
- Ben fakir biriyim. Bu hayvanla iş yapıp geçimimi sağlıyordum. O da ölünce ne yapacağımı şaşırdım, dedi.

Bu defa sordu ona:
- Pekâlâ, bu hayvanı bana beşyüz dirheme satar mısın?

Gözleri parladı adamın:
- Satarım, ama ölü hayvanı ne yapacaksın?
- Sen sıkıntıdan kurtul, kâfi, buyurdu.

Ve beşyüz dirhemi verip aldı ölü merkebi.
Fakir, sevinerek döndü evine.
O gece, Cenneti gördü rüyasında.

Ölmüş merkebi, inci ve yakutlarla süslenmiş, yeşillikler arasında geziniyor, bir melek de onu gösterip;
- Bu merkebin sahibine müjdeler olsun! diyordu.

Fakir, sevinçle koştu meleğe:
- Ey melek! O benim merkebimdi.
- Evet senindi, ama öldüğüne ağladın ve sattın onu başkasına. Bak önünde ne yazıyor?

Fakir bakınca, "Bu binek, Abdullah bin Mübarek'e aittir" yazısını okuyup, çok üzüldü.
Ve uyandı uykudan.
Anlamıştı hatasını.

Koşup yetişti Abdullah bin Mübarek hazretlerine.

Ondan aldığı o beşyüz dirhemi kendisine uzatıp;
- Ben satıştan vazgeçtim, dedi.

Büyük Veli tebessüm etti:
- Bu geceki rüya için mi vazgeçiyorsun?
- Evet.

- Pekâlâ ben de vazgeçtim. Ama para sende kalsın. Musibete sabretmek lazım geldiğini anladın değil mi?
- Evet, çok iyi anladım efendim.


www.gonulsultanlari.com