Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Hasan-ı Basri'yi gördün mü?
17.06.2010

Bir gün, zâlim Haccac;
- Gidin, Hasan-ı Basri'yi bulup bana getirin! diye emretti adamlarına.

Adamlar, Hazret-i İmamı köşe bucak heryeri aradılarsa da bulamadılar.
Habîb-i Acemi hazretlerinin Fırat'ın kıyısında bir kulübesi vardı ki, Hasan-ı Basri hazretleri de oraya saklanmıştı.

Haccac'ın adamları Onu bulamayınca;
- Her yere baktık. Bakmadığımız, sadece Habîbin kulübesi kaldı. Olsa olsa oradadır, diyerek, acele o kulübeye geldiler.

Hazret-i Habîb karşıladı onları.
- Buyurun, bir şey mi var?

- Ey Habîb, Hasan-ı Basri'yi gördün mü?
- Evet gördüm, ne olacak?

- Öyleyse çabuk söyle yerini.

Eliyle kulübeyi gösterdi onlara:
- İşte şu kulübemde. Girip bakın!

Adamlar, bir sevinçle daldılar içeri.

Ancak me'yus olarak çıkıp;
- İçerde Hasan yok, dediler.

Mübarek zât sâkin sâkin;
- O, şu anda içerde. Siz göremiyorsanız ben ne yapayım, buyurdu.

Adamlar, hayretle birbirlerine bakıp;
- Herhalde göremedik, dediler.
Ve tekrar daldılar içeri.

Lâkin kızgın olarak çıktılar ve;
- Ey Habîb, sen ya yalan söylüyorsun, ya da bizimle alay ediyorsun, dediler.
Ve me'yus olarak dönüp gittiler.

Onlar gidince, Hasan-ı Basri hazretleri;
- Ey Habîb! İyi biliyorum ki, senin bereketinle beni göremediler. Ne yaptın bunun için? diye sordu.

Cevaben;
- Âyet-el kürsi ve İhlâs suresini okuyup, "Yâ ilâhî, bu sureler hürmetine, hocamı onlara gösterme!" diye duâ ettim, dedi.

O da cevaben;
- Hakikaten, adamların elleri bana değiyordu da, yine de göremiyorlardı, buyurdu.


www.gonulsultanlari.com