Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Anne karnında iken
17.07.2010

Süfyan-ı Sevri "rahime-hullahü teâlâ", tebe-i tâbiînden bir mübarek zattır.
Hiç abdestsiz gezmez, ölümden söz olunca, korkusundan takatsiz kalırdı.

Annesi, buna hamileyken komşunun turşusunun tadına bakmıştı biraz.
Ama onu ağzına alır almaz, hazret-i Süfyan, karnında ona ağrı vererek îkaz etti hemen.

O anda aklı başına geldi.
Zira izinsiz bakmıştı turşunun tadına.

Komşusuna seslenip;
- Hakkını helâl et! dedi.

Kadın şaşırdı:
- Ne oldu ki?
- Turşunun tadına baktım da…

- Olsun, ne var bunda:
- Hayır sen helâl et yine de.

Komşu kadın;
- Peki peki, helâl olsun, deyince rahatladı.

SIRTI KAMBUR OLMUŞTU

Hazret-i Süfyan, henüz gençliğinde sırtı kambur olmuştu.

Dostları merak edip;
- Bu genç yaşta niçin kambur oldunuz efendim? dediler.

Buyurdu ki:
- Üç hocadan ders aldım. Üçü de, derin âlim idi. Ama son nefeslerinde îmânsız gitti üçü de. Onları böyle görünce, korkumdan omurga kemiğim eğildi.

GÜLERYÜZLÜ OLUN!

Bir gün de sohbetinde;
- Güleryüzlü olun! Müslüman, güler yüzlü ve neş'eli olur, buyurdu.

Sordular:
- Müslüman neden neş'eli olur efendim?
- Neden olmasın ki? Allahü teâlâ ona "Îmân nîmeti"ni vermiştir. Allahü teâlâ bir kuluna Îmân vermişse, ona herşeyi vermiş demektir. Vermemişse, hiç birşey vermemiştir.


www.gonulsultanlari.com