Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Bunları nasıl biliyor?
22.07.2010
Süfyan-ı Sevri "rahime-hullahü teâlâ", bir gün âniden hastalandı.
Bir doktor getirdiler.
Ancak hıristiyandı adam.
Bu zâtın ismini duşmuş, Evliyâdan bir kimse olduğunu öğrenmişti.
Oturup tıp ilmi üzerinde sohbet ettiler.
Fakat hazret-i Süfyan, ona öyle ince bilgiler verdi, öyle detaylar söyledi ki, ağzı açık dinledi hıristiyan doktor.
Zira hiç duymadığı bilgilerdi bunlar.
Hayretler içerisinde kalmış ve; "Bu kadar ince bilgileri nasıl biliyor?" diye de hayranlık duymuştu.
Sonra muayene etti bu büyük Velî'yi.
Ancak yine hayrette kalıp;
- Aman efendim, bu halde nasıl yaşıyorsunuz? dedi hemen.
Mübarek zât sordu:
- Ne var ki hâlimde?
- Korkudan, ciğerleriniz parça parça olmuş. Böyle bir ciğerle bir gün bile yaşamanız tıbben imkânsız. Senelerdir tabiplik yapıyorum. Böyle bir hadiseye, ilk defa rastladım.
Buyurdu ki:
- Tıp ilmi doğru söyler. Ama cenâb-ı Hak her şeye kadirdir. Yaşatmak dilerse, yaşatır.
Hıristiyan doktor düşündü,
itiraz edemedi bu söze.
Hatta hayranlık duydu.
Kalbine hidâyet ışıkları doldu ve;
- Madem ki böyle bir ciğerle, yıllardır sıhhatle yaşadınız, öyleyse dîninizin hak olduğuna inandım, dedi.
Ve ekledi:
- Yine inandım ki, cenâb-ı Hak elbette herşeye kadirdir.
Sonra kelime-i şehâdeti söyleyip, Müslüman oldu.
Zamanın hükümdarı bunu işitince;
- "Ben, doktor hastaya gitti biliyordum. Meğer hasta, doktora gitmiş" demekten kendini alamadı.
www.gonulsultanlari.com