Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Bir yılanı öldürmüştü
24.09.2010
Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini sevenlerden ilim ehli biri, bazı talebesiyle bir yere gidiyordu.
Derken siyah bir yılan gördü önünde.
Bastonuyla vurup öldürdü.
O anda âlimin etrafını siyah bir duman sardı. Sonra açıldıysa da, talebeler hocalarını göremeyip, merak ettiler.
Bir saat sonra tekrar geldiğinde;
- Merak ettik hocam, ne oldu? dediler.
Hocaları şöyle anlattı:
Öldürdüğüm o yılan, Cinmiş.
Cinler beni tutup, denizin dibine indirdiler.
Orada padişahları varmış.
Onun huzuruna çıkardılar.
Yerde, kanlar içinde bir ölü yatıyordu ki, cinler padişahının oğluymuş meğer.
Padişah, bana hiddetle bakarak;
- Bu gencin suçu neydi ki onu öldürdün? diye kükredi.
- Hayır, onu ben öldürmedim, dedim.
Adamları;
- O öldürdü. Bakın, bastonu da kanlı, dediler.
- Hayır, dedim. Ben bir yılan öldürdüm. Bu kan da onun kanıdır.
Cinler padişahı;
- Öldürdüğün o yılan, benim oğlumdur. Cezanı çekmek için sen de öleceksin, dedi.
Ve kadıya dönerek;
- Suçunu ikrar etti. Sen de bunun ölümüne karar ver! dedi.
Kadı karar verdi.
Müftüleri onayladı.
Öldürülmem an meselesiydi ki, o anda içimden "Yetiş yâ Gavs-ı âzam!" diye yalvardım.
Padişah, kılıcını tam boynuma indirecekti ki, nurlu bir zât içeri girdi ve;
- Dur! Onu öldürme! dedi.
- Neden?
- Bu kişi, Gavs-ül âzam'ın yakınıdır.
Padişah, "Gavs-ül âzam" ismini duyunca, kılıcını yere atıp;
- Niçin kendini tanıtmadın? dedi.
Ve serbest bıraktı beni.
www.gonulsultanlari.com