Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Adını bağışlar mısın?
13.04.2011

Veysel Karânî hazretleri, Yemen'de bir dağda deve güdüyordu ki, hazret-i Alî ile hazret-i Ömer radıyallahü anhümâ, Efendimizin aleyhisselâm mübârek hırkasını kendisine teslîm etmek üzere oraya gittiler.

Kendisini bulup;
"Selâmün aleyküm ey çoban! dediler.

Veysel Karânî hazretleri;
"Aleyküm selâm, buyurun" dedi.

"Adını bağışlar mısın?"
"Abdullah" (Allah'ın kulu).

"Hepimiz Allah'ın kullarıyız. Seni burada ne diye çağırırlar?".
"Bana Üveys derler".

Hazret-i Ömer;
"Yâ Üveys! Resûlullah Efendimizin sana selâmları var. Mübârek hırkasını hediye olarak sana gönderdiler ve "Bu hırkayı giysin, ümmetime duâ etsin" buyurdular" dedi.

Hazret-i Üveys;
"Ama ben çok günahkâr bir kulum. Bu şerefli emânet bana değil, belki başkasına âittir" dedi.

Hazret-i Ömer;
"Hayır yâ Üveys, senin vasıflarını Resûlullah bize bildirdi. Aradığımız sensin" buyurdu.
O zaman aldı.
Öpüp kokladı.

Ve secdeye kapanıp; "Yâ ilâhî! Bu hırka hürmetine ümmet-i Muhammedin günahlarını affet" diye yalvarmaya başladı.
Secdede uzun kaldı.

Daha da uzayınca, iki büyük
sahâbî endîşeye kapıldılar.

Birbirlerine bakıp;
"Acabâ emr-i Hak mı vâki oldu?" dediler.

Hazret-i Ömer;
"Yâ Üveys!" diye seslendi.

Hazret-i Üveys başını kaldırıp;
"Yâ Ömer! Keşke az daha bekleyip de çağırsaydınız. Zîrâ Rabbim, bu ümmetin tamamını affediyordu, ama sen çağırınca, bir kısmı kaldı" dedi.


www.gonulsultanlari.com