Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Nur için sözleşme
8.06.2011

Âdem Nebî, Hazret-i Havvâ ile evlenince, "Nûr-u Muhammedî" Havvâ'ya geçti.
Şît doğunca, Şît'e geçti. Şît bülûğ çağına gelince, Cebrâil aleyhisselâm gelip;
"Yâ Âdem! Yarın evlâdını topla! Nur için söleşme yapılacak" dedi.

Ertesi gün, yetmişbin melekle gelip;
"Ey Şît! Alnında parlıyan nur, Muhammed aleyhisselâma âittir. Bu nûr'u temiz ve afîf kadınlara teslîm et! Evlâdına da böyle vasiyette bulun" dedi.

Şît aleyhisselâm;
"Peki, söz veriyorum" dedi.

Ve bu sözleşme, bir Cennet ipeğine yazıldı. Melekler şâhid oldular. Nûr-u Muhammedî, temiz alınlardan temiz alınlara geçerek Sâhibine ulaştı.

Hazret-i Âdem'in bütün zürriyeti,
belinden -ruh olarak- çıktı o gün.

Hak teâlâ sordu o ruhlara:
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"

Bütün ruhlar;
"Evet yâ Rabbî!" dediler.

Ruhların en nurlusu Fahr-i âlem Efendimizin rûhu idi.
Cenâb-ı Hak sordu o rûha:

"Yâ Muhammed seni kim yarattı?"
"Sen yarattın yâ Rabbî".

"Kim terbiye etti?"
"Sen terbiye ettin yâ Rabbî".

"Senden söz aldım. Elini Hacer-i esved üzerine koy!"
buyurdu.
Sonra diğer Peygamberlere;
"Bu, Abdullahın oğlu Muhammed, benim Peygamberimdir. Onu âhir zamanda gönderirim. Ona îmân edip yardım eder misiniz?" diye sordu.

Her Peygamber;
"Evet yâ Rabbî!" deyip, ellerini Hacer-i esved'e koydular. Sonra, kıyâmete kadar gelecek olan bütün insanların ruhlarından böyle söz alıp;
"Doğru söylüyorsanız bana secde edin!" buyurdu.

Bütün ruhlar secdeye kapanıdılar.
Kâfir ve münâfıklar hâriç.


www.gonulsultanlari.com