Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Kuş, köpek ve zehir
1.08.2011

Bir gün Hazret-i Ömer radıyallahü anh evinde oturuyordu ki, huzuruna bir haberci gelip; "Bizanstan elçi geldi efendim" diye arzetti.

Halîfe;
"Peki, hemen içeri alın!" buyurdu.

Elçiyi odaya aldılar. Bizans imparatoru, Hazret-i Ömere üç hediye göndermişti bu elçisiyle. Bir kuş, bir köpek ve bir şişe zehir.

Hazret-i Ömer elçiye kuşu gösterip;
"Bu nedir?" diye sordu.

Elçi;
"Doğan kuşu efendim" dedi.

"Peki, ne işe yarar?"
"Yaman avcıdır. Pençesinden kurtulan olmadı bu güne kadar".

Halîfe, adamlarına; "Çözün bağını, salın gitsin!" diye emretti.
Çözüp saldılar kuşu.

Sonra köpeği gösterdi elçiye:

"Bu nedir?"
"Cins bir tazı köpeği efendim".

"Bu ne işe yarar?"
"O da yaman avcıdır. Bu güne kadar elinden kurtulan olmadı"

Emretti yine:
"Çözün zincirini, salın gitsin!"

Çözüp saldılar onu da. Sıra zehir'e gelmişti. Sordu yine:
"Bu şişede ne var?"
"Zehir var efendim".

"Ne işe yarar?"
"Bunun bir zerresi bir insanı öldürür efendim. Teb'anızdan bir düşmanınız varsa, bunun sâyesinde kurtulursunuz ondan".

"Peki, ver bakayım"
buyurup, o şişeyi eline aldı ve; "Bak elçi, teb'amdan bana düşman yoktur. Ama çok tehlikeli bir düşmanım var ki, o da kendi nefsimdir" buyurdu.

Sonra o şişeyi ağzına dayayıp, Besmele okuyarak içti hepsini. Elçi, bunu görünce bayıldı.
Ayılıp da Halîfeyi sağ sâlim görünce, iyice karıştı kafası. Kalbi değişti ve kapandı Halîfenin nurlu ayaklarına.

Doğrulurken kelime-i şehâdet'i okuyordu.


www.gonulsultanlari.com