Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Örnek devlet başkanı
6.08.2011

Hazret-i Ömer radıyallahü anh, bir gece, tebdil-i kıyâfetle şehirde dolaşıyordu ki, evin birinden bir kadın sesi işitti.

Kadıncağız dertli terli; "Erim savaşa gitti, biz aç susuz kaldık evde. Halîfe bu hâlimizi biliyor mu?" diyordu.

Bunu duyunca yüreği sızladı. Oradan süratle döndü eve. Bir çuval "un'u sırtladığı gibi gelip çaldı o hânenin kapısını.

Kadın çıktı:
"Kimi aradınız?"

Hazret-i Ömer çuvalı sırtından indirip; "Bunu al bacım, bir ihtiyâcın olursa doğruca bana gel!" dedi ve dönüp gitti.

Kadın seslendi ardından:
"Ey ihsân sâhibi, sen kimsin?"

Ağlayarak cevap verdi:
"Halîfe Ömer'im".

NEDİR ONLAR?

Bir gün de Bizanstan elçi gelmişti Medîne'ye. İşi bitip de döneceği zaman, Halîfenin hanımı, "bir altın" borç ederek "güzel koku" almış ve cam bir kabın içinde elçinin hanımına hediye göndermişti.

O hanım da buna karşılık, o cam kabın içini "mücevher"le doldurup bu hanıma göndermişti.
Hazret-i Ömer akşam eve gelip de hanımının elinde o mücevherleri görünce sordu:

"Nedir onlar?"
"Mücevher".

"Nerden geldi?"
"Elçinin hanımı bana göndermiş".

"Hayır, senin olamaz. Derhal beytülmâla koy onları!"
"Olur, ama bizzat bana hediye geldi bunlar".

Halîfe sordu: "Hanım, hanım! Sen benim zevcem olmasaydın, sana böyle hediye gelir miydi?"
"Gelmezdi".

"Öyleyse devlete âittir. Burada senin olan, ödünç aldığın o "bir altın"dır, buyurdu ve o mücevherler beytülmâla kondu.


www.gonulsultanlari.com