Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Kan vardı tabağında
23.09.2011

Habîb-i Acemî hazretleri gençliğinde çok zengin olup, fâizle para verirdi insanlara. Bir gün evde sofraya oturmuştu ki, kapıya bir fakir gelip; "Allah için yiyecek verin" diye yalvardı.

Genç Habîb;
"Yemek yok!" deyip, kapattı kapıyı. Fakir, mahzun bir halde dönüp gitti. O, sofraya geldiğinde, tabakta yemek değil, "Kan" vardı.

Çok duygulandı.
Bunun bir îkâz-ı ilâhî olduğunu anladı.
"Keşke kovmasaydım" dedi içinden.

Hasan-ı Basrî hazretlerinin büyük Velî olduğunu biliyordu. Ona gitmek için çıktı evden.
Yolda oynayan çocuklara rastladı. Onu gören çocuklar, oyunu bırakıp kaçışmaya başladılar.

Birbirlerine;
"Kaçın! Şu gelen fâizcidir, ayağından kalkan toz üstümüze bulaşmasın!" diyorlardı.
Çok üzüldü.

Nihâyet Hasan-ı Basrî hazretlerinin huzûruna varıp, sohbetini dinledi.
Henüz ilk sohbette, pişman oldu fenâ hallerine.

Kalbinden;
"Yâ ilâhî, günahım pek çok, senin af ve mağfiretin sonsuzdur. Beni affet" diye yalvardı.
Çok ağladı.

Eve dönerken çocuklara rastladı. Onu görüp kaçışmaya başladılar. Kaçarken de birbirlerine;
"Kaçın, kaçın! Bu gelen, tövbekârdır. Bizim ayağımızdan kalkan toz, o mübârek zâtın üzerine bulaşmasın!" diyorlardı.

Sonra kendisine borcu olanların Onu görünce yollarını değiştirdiklerini fark edip;
"Kaçmayın! Bu gelen başka Habîb'tir. Nasıl siz şimdi ondan kaçıyorsanız, bundan sonra o sizden kaçacak!" diye seslendi arkalarından.


www.gonulsultanlari.com