Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Hasan-ı Basrî'yi gördün mü?
26.09.2011

Bir gün, zâlim Haccac;
"Hasan-ı Basrî'yi bulup bana getirin!" diye emretti adamlarına. Adamlar, Hazret-i İmâmı köşe bucak aradılarsa da bulamadılar.

Habîb-i Acemî
hazretlerinin Fırat kıyısında bir kulübesi vardı ve Hasan-ı Basrî hazretleri orada bulunuyordu.

Adamlar;
"Her yere baktık, bakmadığımız sâdece Habîbin kulübesi kaldı. Olsa olsa oradadır" deyip, acele o kulübeye geldiler.

Hazret-i Habîb karşıladı onları:
"Buyurun, bir şey mi var?"

"Ey Habîb, Hasan-ı Basrî'yi gördün mü?"
"Evet gördüm?"

"Söyle öyleyse, nerede?"
Eliyle kulübeyi gösterdi:
"İşte şu kulübemde"

Adamlar, bir sevinçle daldılar içeri.
Ancak me'yus olarak çıkıp;
"İçerde Hasan yok" dediler.

Mübârek sâkin sâkin;
"O şimdi içerde. Siz göremiyorsanız ben ne yapayım" buyurdu.

Adamlar birbirlerine bakıp;
"Herhalde göremedik" dediler. Ve tekrar daldılar içeri. Lâkin çok kızgın olarak çıktılar ve;
"Ey Habîb, sen ya yalan söylüyorsun, ya da bizimle alay ediyorsun" deyip, geri gittiler.

Onlar gidince, Hasan-ı Basrî hazretleri;
"Ey Habîb! Biliyorum ki, senin bereketinle beni göremediler. Ne yaptın bunun için?" diye sordu.

Cevâben;
"Âyet-el kürsî ve İhlâs sûresini okuyup; "Yâ ilâhî, bu sûreler hürmetine, hocamı onlara gösterme!" diye duâ ettim" dedi.

O da cevâben;
"Evet, hakîkaten adamların eli bana değiyordu da yine göremiyorlardı" buyurdu.


www.gonulsultanlari.com