Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


O, bizi mahrum bırakmaz
27.09.2011

Habîb-i Acemî hazretleri Fırat nehri kıyısında bir kulübe yapıp, orada kendini ibâdete vermiş ve bu sebeple evini ihmal etti birkaç gün.

Hanımı Ona;
"Ey Habîb, hiç erzakımız kalmadı" diye dert yanınca, O hiç cevap vermeyip; "Ben çalışmaya gidiyorum" diyerek çıktı evden.

Doğruca kulübesine geldi. Orada akşama kadar ibâdet etti. Akşam olunca doğru eve geldi.
Hanımına;
"Üzülme hanım. Ben öyle bir zâta hizmet ediyorum ki, çok cömert, pek kerîmdir. Bir şey istemeye utandım" dedi.

Ardından;
"Ama ümit ediyorum ki, O bizi aslâ mahrum bırakmaz" diye de ekledi.

Birkaç gün böyle geçti. Ve bir akşam, üzgün, mahzun ve mahcup halde eve geliyordu.
Ancak eve yaklaşınca, "nefis yemek kokuları" geldi burnuna. Kapıyı çalmadan, zevcesi karşıladı Onu.

Neş'eli görünüyordu:
"Efendi, hizmet ettiğin o zât, gerçekten ne kerîm ve ne cömert bir zatmış" dedi.

Sordu Hazret-i Habîb:
"Hayrola ne oldu ki?"

"Daha ne olsun. Öğle üzeri beyazlar giyinmiş, yüzleri nurlu birileri geldi evimize. Herbiri erzak yüklü çuvalları sırtlanmışlar ki, "un"dan "et"e kadar, herşey var.

"Bir şey dediler mi?"
"Demez olurlar mı. "Bunları, beyinin hizmet ettiği o zât size gönderdi" dediler.

Ayrıca;
"Habîb hizmetini arttırırsa, biz de onun ücretini arttırırız" diye haber göndermiş o zât. Hakîkaten ne kerîm, ne cömert zatmış.


www.gonulsultanlari.com