Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Mahşer sıkıntısı
20.10.2011

Mahşerin sıkıntısı dayanılmaz hâl alınca, mahşer halkı, önce Âdem Nebî'ye gidip;
"Ey babamız! Sen Peygamberlerin ilkisin. Hâlimiz pek fenâdır. Ne olur bize şefâat et ki, başlasın hesâbımız" diyerek dert yanarlar.

Âdem Nebî, kendini buna lâyık görmeyip, ehl-i mahşere;
"Siz Nûh Peygambere gidin! buyurur.

Mahşer halkı, bin sene müşâvere sonunda Nuh aleyhisselâma varır;
"Yâ Nuh! Ne olur, bize şefâat et ki, Rabbimiz baksın hesâbımıza" diye yalvarırlar.

Lâkin O da kendini geri çekip;
"İbrâhim Peygambere gidin!" buyurur.

Onlar, yine bin sene müşâvere edip, İbrâhim Peygambere varır ve;
"Yâ İbrâhim! Sen Allahın dostu'sun. Ne olur bize şefâat et ki, hesâp başlasın" diye yalvarırlar.

O da kendini lâyık görmeyip;
"Siz Mûsâ Peygambere gidin! der.

Ehl-i mahşer, bir ümitle Mûsâ Nebî'ye varırlar ve;
"Yâ Mûsâ! Sen kelîmullahsın. Bize şefâat et ki, Hak teâlâ hesâbımızı görsün. Bu sıkıntıya tahammülümüz kalmadı" derler.

Mûsâ Nebî de özür dileyip;
"Siz Îsâ Nebî'ye gidin! buyurur.

Bu defâ hazret-i Îsâ'ya varıp yalvarırlar. Ancak O da kendini geri çekip;
"Siz Hâtem-ül enbiyâ'ya gidin. Çünkü O, Habîbullahtır ve Peygamberlerin en üstünüdür. Ümîd ederim ki, O şefâat eder ve Onun şefâati kabul olur" buyurur.

Buna çok sevinip son bir ümitle Resûlullahın minberine varır ve;
"Yâ Muhammed! Sen Allahın Habîbisin. Senden başka gidecek kimsemiz kalmadı. Ne olur, sen şefâat et ki, başlasın hesâbımız. Hak teâlâ, ne hüküm verirse râzıyız" diye yalvarırlar.
devamı yarın.


www.gonulsultanlari.com