Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Şükürler olsun
8.12.2011

(Dünden devam)
Bilâl-i Habeşî "radıyallahü anh",kendine geldiğimde, güneş batmış, üstündeki kaya, gâibten atılmıştı bir kenara. "Şükürler olsun" diye mırıldandı. Ümeyye kâfiri, Bilâl'i dîninden döndürmek için her türlü işkenceyi deniyor, ama olmuyordu.
Cevap aynı:
"Allah bir!"
Bir gün, yine elbisesini çıkarıp, kalın deve ipini sardı boynuna. Halatın ucunu Mekke çocuklarına verip, yerlerde sürükletti vücûdunu. Ama o; "Allah bir!" diyordu. Bir gün Resûlullah Efendimiz oradan geçiyordu.
Bilâli gördü.
Çok üzüldü.
Zîra çıplak olarak kızgın kuma yatırmışlar, üzerine koca bir kaya koymuşlar, Bilâl o kayanın altında devamlı "Allah" diyordu. Yanına yaklaşıp; "Sabret yâ Bilâl, Allah demen seni kurtarır" buyurdu.
Ve evine döndü.
Çok üzülmüştü.
Az sonra hazret-i Ebû Bekir gelince, gördüklerini ona anlatıp; "Onu ancak sen kurtarırsın" buyurdu. Ebû Bekr "radıyallahü anh"; "Başüstüne" dedi ve Bilâl'in işkence çektiği yere gidip, Ümeyye'ye; "Bu zavallıya niye ezâ ediyorsun?" diye çıkıştı.
Ümeyye cevapladı:
"Kölemdir, ederim".
"Sende hiç vicdan yok mu, kaldır şu kayayı üzerinden!" buyurdu. "Kaldırmam!". "Öyleyse sat onu bana. Ne istersen vereyim". "Dünya dolusu para versen de satmam, ama senin kölen Âmir'le değişebilirim".
O zaman sevindi.
Ve "kabul!" dedi.
Sonra hemen Bilâl'in elinden tutup Resûlullaha koştu ve; "Yâ Resûlallah! Bilâl'i sizin şerefinize âzâd ediyorum" dedi. Efendimiz çok sevinip duâ buyurdular.


www.gonulsultanlari.com