Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Fırına ne süreyim?
18.01.2012

Ahmed bin Ebi'l-Havârî, hocası Ebû Süleymân Dârânî' hazretlerine "rahmetullahi aleyhimâ" hiç muhâlefet etmiyeceğine dâir söz vermişti. Birgün hocası ders anlatıyordu ki Ahmed bin Ebi'l-Havârî geldi.
Kapıyı tıklattı.
Ve içeri girip;
"Efendim, fırın iyice kızdı. Ne pişirmemi emredersiniz?" diye sordu. Hocası cevap vermedi. Ahmed bin Ebi'l-Havârî geri gitti. Biraz sonra yine geldi.
Aynı şeyi sordu.
Cevap alamadı.
Üçüncüde hocası; "Fırına kendini sür!" dedi ve derse devam etti. Bir müddet sonra talebelere dönüp; "Ahmedi çağırın!" buyurdu.
Koşup aradılar.
Hiçbir yerde yoktu.
Onu bulamayınca geri dönüp hocalarına durumu bildirdiler: "Ahmedi bulamadık efendim". "Fırına baktınız mı?" buyurdu. Talebeler; "Bakmadık hocam" dediler.
Buyurdu ki:
"Gidin bakın"
Koşup fırının kapağını açtıklarında, Ahmed'i kızgın fırının içinde görüp şaşkına döndüler. Zîra çok rahat ve huzur içinde oturuyordu.

GÖZYAŞINDAN

Kendisi anlatır: "Rü'yâmda yüzü nûr gibi pırıl pırıl parlayan bir hûrî gördüm ve kendisine; "Ne kadar güzel ve nurlu yüzün var. Bunu neye borçlusun?" dedim.
Bir nazar etti.
Ve cevâben;
"Ey Ahmed, sen bir gece Allah korkusundan ağlıyordun. Göz yaşların sel gibi akıyordu. O akan yaşları alıp yüzüme sürdüm. İşte yüzümün parlaklığı senin o gözyaşlarındandır" dedi


www.gonulsultanlari.com