Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Şu kadar ver
20.03.2012
Anadolu evliyâsından Beyzâde Efendi "rahmetullahi aleyh" hac yolculuğuna çıktığı yıllardan birinde yanına oğlu Behâeddîn Efendiyi de aldı. İlerde bir fakir gördü.
Durup bir baktı.
Sonra oğluna;
"Buna bir kuruş ver" dedi. O da verdi. Az sonra bir fakir daha gördü. Ona da bakıp; "Buna yarım kuruş ver" dedi. Oğlu yarım kuruş verdi. Derken bir genç gördü.
Durup bir baktı.
Oğluna dönüp:
"Buna yirmi kuruş ver" dedi. Oğlu kalbinden; "Babamı da anlamak zor. Sakata, köre yarım kuruş, genç adama yirmi kuruş" diye düşündü.
Babası anladı.
Oğluna dönüp;
"Sen bu işlere karışma. O fakirler kendileri için aldılar. Bu genç ise, bizden aldığını fakirlere dağıtacak" dedi. Ve yollarına devam ettiler.
CANIM ÇEKTİ
Beyzâde Efendi, ömreye niyet ettiğinde hanımı hâmile idi ve dışardan burnuna kızarmış et kokusu gelince; "Efendi! Şu et kızartılan eve git de benim için bir parça isteyiver" dedi.
Beyzâde Efendi;
"Peki olur" dedi.
Ve kokunun geldiği evi bulup kapıyı çaldı. Çıkan komşu kadına durumu söyleyince, kadıncağız; "Verirdim ama bu et size câiz değil" dedi. "Neden?" deyince de ağladı.
Ve şöyle anlattı:
Üç gündür açız.
Çocukların ağlamasına dayanamayınca dışarı çıktım. Sokakta ölmüş bir köpek gördüm. Bir pança kesip eve getirdim. Onu kızartıyorum. Beyzâde Efendi bunu dinleyince koştu eve. Ömre için ayırdığı parayı getirip kadına verdi ve çok duâ aldı.
www.gonulsultanlari.com