Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Seyyidi üzdü ama…
30.03.2012
hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" torunlarından Cezîrî hazretleri bir zaman Kâhire'ye gelmişti.
Orada biri vardı.
İbn-ül Enbâbî.
Bu kişi, Evliyâ zâtlardan İsmâil Enbâbî hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" torunu idi. Cezîrî hazretleri, işte bu İbn-ül-Enbâbî'ye uğradı. Ancak Onun bir takım uygunsuz sözlerine üzüldü.
Ve kalbi kırıldı.
Eve geri geldi.
O gece çok duâlar edip, kendisine yapılan bu çirkin muâmeleyi, kalb yoluyla dedesi Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine arzetti. Ve kederli olarak yattı.
Gece yarısıydı.
Kapısı çalındı.
Kalkıp baktığında İbn-ül-Enbâbî'yi gördü kapıda. Pişman bir vaziyette özür dileyip ellerine sarıldı ve; "Ne olur beni affet. Ne emredersen yapayım" dedi.
Cezîrî sordu ona;
"Niye şimdi geldin?"
O da şöyle anlattı:
Rüyâmda hem senin ceddin Abdülkâdir Geylânî hazretlerini, hem de benim ceddim olan İsmâil Enbâbî hazretlerini "kuddise sirruhumâ" gördüm. Ama ikisi de kızgın idiler.
Bana kırgındılar.
Ama haklıydılar.
Ben haksızdım.
Çünkü sebehsiz yere seni kırmıştım. Ceddin Abdülkâdir Geylânî hazretleri bana bakıp; "Eğer deden İsmâil Enbâbî şefâat etmeseydi, ağır cezaya çarpılacaktın" dedi.
Sıra dedemdeydi.
O da bana bakıp;
"Haydi kalk oğlum, yastığının altındaki o koca yılanı öldür!" dedi. Korkuyla uyandım. Yastığımı kaldırdığımda hakîkaten çok iri bir "yılan" görüp öldürdüm ve hemen sana geldim. Ne olursun beni affet.
www.gonulsultanlari.com