Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Mahşer sıkıntısı
22.09.2012
Mahşerin sıkıntısı artar.
Dayanılmaz hâl alır.
Halk Âdem Nebî'ye gidip;
"Yâ Âdem! Sen, Peygamberlerin ilkisin. Hâlimiz pek fenâdır. Ne olur, bize şefâat et ki, başlasın hesâbımız" derler.
O, kendini lâyık görmez.
"Siz Nûh Peygambere gidin! buyurur.
Mahşer halkı, hazret-i Nuh'a varıp;
"Yâ Nuh! Ne olur, bize şefâat et ki, Rabbimiz hesâbımıza baksın" derler.
O da kendini geri çekip;
"İbrâhim Peygambere gidin!" der.
Onlar, İbrâhim Peygambere varıp;
"Yâ İbrâhim! Sen Allahın dostu'sun. Ne olur bize şefâat et ki, hesâbımız başlasın" derler.
O da bundan çekinir.
Ve mahşer halkına;
"Mûsâ Peygambere gidin!" der.
Onlar hazret-i Mûsâ'ya varıp;
"Yâ Mûsâ! Sen kelîmullahsın. Bize şefâat et ki, Hak teâlâ hesâbımızı görsün" derler.
O da yapamaz.
Özür diler ve;
"Siz Îsâ Nebî'ye gidin!" der.
Hazret-i Îsâ'ya varıp yalvarırlar:
O da kendini geri çekip;
"Siz Hâtem-ül enbiyâ'ya gidin. Çünki O, Habîbullahtır ve Peygamberlerin en üstünüdür" der.
Çok sevinirler.
Hattâ ümitlenirler
Resûlullaha varıp;
"Yâ Muhammed! Sen Allahın Habîbisin. Senden başka gidecek kimsemiz kalmadı. Ne olur, sen şefâat et ki, hesâbımız başlasın" derler.
Server-i âlem
"aleyhisselâm"
Allahın izniyle şefâat eder.
Mahşer ehlinin hesâbı başlar.
www.gonulsultanlari.com