Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Bu ne haldir?
15.10.2012
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) halîfeliği zamanında, bir deve, palanını düşürmüştü. Halîfe, o palanı alıp devenin peşinden sür'atle giderken terledi. Derken hazret-i Alî (radıyallahü anh) ile karşılaştılar.
Hazret-i Alî;
"Yâ Emîr-el müminîn! Bu ne hâldir?" diye sordu.
Hazret-i Ömer;
"Ey kardeşim Alî. Bu deve beyt-ül-mâlındır. Palanını düşürmüş. Onu bulup yine arkasına koymak isterim. Böylece hilâfetimizde beyt-ül-mâla ziyân vermiş olmıyalım" buyurdu.
Alî bin Ebî Tâlib;
"Yâ Emîr-el müminîn! Birini gönderseniz, olmaz mıydı?" deyince;
"Yâ Alî! Bu iş benim işimdir. Kıyâmet günü benden sorarlar. Onun için kendi işimi kendim görüyorum" buyurdu.
O bu sözü işitti.
Bir "Âh" çekti.
Sonra ağlayıp;
"Yâ Ömer! Sen, senden sonra gelenlere râhat koymadın. Zîrâ onlar, senin gittiğin yolda gidemezler" dedi.
NİÇİN AĞLIYORSUN?
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bir gün ağlıyordu.
"Niçin ağlarsın?" dediler.
Cevâbında;
"Niçin ağlamayayım. Fırat kenârında bir oğlak zâyi olsa, yârın kıyâmet gününde Ömer'den sorulur" buyurdu.
Yine nakl olunur ki:
Bir yolda yürüyordu.
Yerde bir çöp gördü.
Bu saman çöpünü görünce; "Ne olaydı, ben saman çöpü olaydım. Ne olaydı annem beni doğurmasaydı. Ne olaydı, bilinen, hâtırlanan bir kimse olmasaydım" buyurdu.
www.gonulsultanlari.com