Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Koşun, siz de îmân edin!
25.10.2012

Bir gün Medîne'ye bir gayr-i müslim gelip, Peygamber Efendimiz'den (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâlık birşeyler istedi.
Ona bir "koyun sürüsü" verdi ki, koca bir vâdiyi dolduruyordu.
O sürüyü görünce;
"Yoksa şaka mı?" dedi
Efendimiz;
"Hayır şaka değil. O sürüyü sana verdim. Al götür" buyurdu.
O bu ihsânı gördü.
Hemen îmân etti.
Sonra kabîlesine koşup; "Ey insanlar!" diye seslendi.
Bir anda toplandılar.
Ve etrâfını sardılar.
Merak içinde;
"Hayırdır, ne var?" dediler.
Onlara, Efendimiz'in bu cömertliğini anlatıp; "Koşun, koşun! O zâta siz de îmân edin!" dedi.
Hehsi Mekke'ye gittiler.
Îmân edip geri geldiler.

HERŞEY ONUN ŞEREFİNE

Bir gün, Cebrâil aleyhisselâm, Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûruna girip selâm verdi.
Efendimiz selâmı aldı.
Ve kendisine;
"Yâ Cebrâil kardeşim, bu gece evimizde hiç yemek yoktu" buyurdu.
O ara İsrâfil aleyhisselâm geldi.
Selâm verdi.
Efendimiz selâmı aldı.
Hazret-i İsrâfil;
"Yâ Resûlallah, beni Rabbimiz gönderdi. "Habîbim isterse, dokunduğu taş toprak altın olsun. İsterse melek olarak yapsın Peygamberliğini" buyuruyor" dedi.
Resûl-i ekrem;
"Ne altın isterim, ne melek olmayı. Sâdece kul olarak Peygamberlik yapmayı isterim" buyurdu.


www.gonulsultanlari.com