Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Cebrâil ayağa kalktı
8.11.2012
Birgün Server-i Enbiyâ (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturmuş idi.
Cebrâîl aleyhisselâm geldi.
Sultân-ı Enbiyâ, hazret-i Cebrâîl ile söyleşirdi.
Sahâbe-i kirâm (aleyhimürrıdvan) birer ikişer mescid-i şerîfe gelip, Seyyid-i kâinâtı meşgûl görüp, bildiler ki, hazret-i Cebrâîl ile söyleşir.
Bir yere çöktüler.
Hep sükût ettiler.
O sırada hazret-i Alî (radıyallahü anh) içeri girdi.
Selâm verip, oturdu.
Hazret-i Osmân (radıyallahü anh) geldi. Selâm verip oturdu.
Hazret-i Ebû Bekr (radıyallahü anh) gelip selâm verdikte, hazret-i Cebrâîl (aleyhisselâm) Onu gördü.
Hemen ayağa kalktı.
Efendimiz de kalktı.
Eshâb-ı kirâm, Server-i kâinâtın ayağa kalktığını gördüler.
Hep ayağa kalktılar.
Ama hayret ettiler.
Zîrâ Fahr-i âlem Efendimiz, Eshâb-ı güzînden hiç kimse için ayağa kalkmazdı.
Çok merak etmişlerdi.
Sonra bunu sordular.
Efendimiz buyurdu ki:
Ebû Bekr mescide girdi.
Ve selâm verdi.
Cebrâîl Onu gördü.
Saygı ile ayağa kalktı.
O kalkınca ben de kalktım.
Ama merak ettim.
Sonra kendisine;
"Yâ kardeşim Cebrâîl, Ebû Bekr'e ne için tâzim ettiniz?" diye sordum.
Cevâben;
"Yâ Resûlallah! Ebû Bekr'e tâzim etmek bana vâcibtir. Zîrâ Ebû Bekr benim hocamdır" dedi.
Ben sordum:
"Neden hocandır?"
Şöyle îzah etti: (devamı yarın)
www.gonulsultanlari.com