Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Onun rızâsı ile defn olayım
12.11.2012
(Dünden devam)
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) oğlu Abdullaha; "Cenâzemi kıldıktan sonra, tekrar Âişe-i Sıddîka'nın huzûruna var izin iste. Evvelce benden utanıp izin vermiş olabilir" buyurdu.
Sonra ayağa kalktı.
Abdestini alacaktı.
Namazını kılacaktı. O ânda dikilen yerler söküldü ve yere düştü.
Dostlarına;
"Elvedâ! Hakkınızı halâl edin, tekrâr görüşmemiz kıyâmete kaldı" dedi.
Ve şehâdeti söyleyip, rûhunu teslîm etti.
Ve Onu yıkadılar.
Namazını kıldılar.
Oğlu hazret-i Abdüllah Âişe-i Sıddîka hazretlerine gitti. Babasının tembih ettiği gibi tekrar izin istedi.
Hazret-i Âişe ağladı.
Gözyaşları döktü.
Hazreti Abdullaha döndü ve; "Yâ Ömer! Adâleti hayâtında da, ölünce de elinden bırakmadın. O yeri sana hibe etmiştim. Kararım değişmez" buyurdu.
Abdullah teşekkür etti.
Acele cenazeye geldi
Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) mubârek cenâzesini Ravda-i mutahhera kapısına getirdiler.
Birisi ileri varıp;
"Esselâmü aleyke yâ Resûlallah! Ömer'i getirdik. İzin var ise, ravda içine defnedeceğiz" dedi.
O an bir ses işitildi.
Cümle eshâb işitti.
Resûlullahın sesiydi.
"Yârimi benim yanıma getiriniz!" buyuruyordu.
Ravda kapısı açıldı.
Eshâb bunu da gördü.
Hazret-i Ebû Bekr (radıyallahü anh) hazretlerinin sol yanında hazırlanmış bir yer vardı. Mübârek cenâzesini oraya koydular. Hattâ ravda'dan yana bir el gördüler ki, hazret-i Ömer'in boynuna dolandı.
www.gonulsultanlari.com