Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Bak! Levh-i mahfûzu görürsün
13.11.2012

Hazret-i Osmân bin Affân (radıyallahü anh) Kur'ân-ı azîmüşşânın yazılma işi ile uğraşırken, bir Cumâ günü, Cumâ namazını kıldıktan sonra, mubârek ellerini kaldırıp, düâ ediyordu.
Bir kimse geldi.
Bir şeyler dedi.
Ve uygunsuz sözler de söyleyip; "Ey Vahiy kâtibi! Sûre-i Tebbeti, fazîleti bakımından sûre-i İhlâs'dan önce yazmak lâyık değildir. Akla da hoş gelmez" dedi.
Hazet-i Osmân kalktı.
O kişinin yanına vardı.
Bu tereddüdü gidermek için, mübarek eliyle Onun gözlerini silip; "Bak, levh-i mahfûzu görürsün" buyurdu.
O kimse baktı.
Gerçekten gördü.
Kur'ân-ı azîmüşşân'ın Levh-i mahfûz'da da aynen bu tertîb üzere yazılmış olduğunu gördü. Her bir sûre yerli yerindeydi.
Gözleriyle gördü.
Şüphesi kalmadı.
Hazret-i Osmân'a (radıyallahü anh) karşı yaptığı kaba hareketten dolayı üzüldü. Çok mahcup oldu. Utanıp özür diledi.

KIZINI BANA VER!

Hazret-i Ömer, kızı hazret-i Hafsa'yı hazret-i Osmân'a nikâhlamak istedi. Hazret-i Osmân özür beyân eyledi. Hazret-i Ömer üzüldü.
Efendimiz duydu.
Ve üzüldüler.
Hazret-i Ömer'i gördüler.
Sevindirmek istediler.
Ve kendisine;
"Yâ Ömer! Kızını Osmân'dan daha iyisi alacak. Osmân da Hafsa'dan iyisini zevce edinecek. Sen kızını bana nikâh et! Ben de kızımı Osmân'a nikâh edeyim!" buyurdu. (radıyallahü anhüm)


www.gonulsultanlari.com