Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Allahü teâlâ ikrâm etmek isterse
26.11.2012
Enes bin Mâlik hazretleri der ki: Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûr-ı şerîflerinde oturmuş idik. O sırada hazret-i Alî "kerremallahü vecheh" geldi.
En geride oturdu.
Efendimiz gördü.
Yanına çağırdı.
Ve önüne oturtup;
"Yâ Alî! Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri seni dört haslet ile benden fazîletli kıldı" buyurdu.
Hazreti Alî bunu işitti.
Dizleri üzerine geldi.
Başını yere koyup;
"Babam, anam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Köle efendisinden fazîletli olur mu?" dedi.
Aklı almamıştı.
Server-i âlem;
"Yâ Alî! Allahü teâlâ bir kula ikrâm etmek isterse, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve kimsenin hâtırına gelmiyen şeyleri verir!" buyurdu.
Sahâbe dinlediler.
Çok hayret ettiler.
Bir sahâbî;
"Yâ Resûlallah! O şeyler nedir. Bize onu beyân buyurun da bilelim" diye arz eyledi.
Server-i âlem;
"Allahü teâlânın ihsânı ile Ona Fâtıma gibi zevce, Hasen ve Hüseyin gibi oğullar ve Resûlullah gibi kayın peder nasîb olundu. Bana ise olunmadı" buyurdu.
O vakit anladılar.
Rivâyet edilir ki:
Resûl-i Ekrem;
"Her kim hilim'de İbrâhîm aleyhisselâma, hikmet'de Nûh aleyhisselâma, çektiği sıkıntılarda Yûsüf aleyhisselâma bakmak isterse; Alî bin Ebî Tâlib'e (radıyallahü anh) baksın" buyurdu.
www.gonulsultanlari.com