Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


İşkence ediyorlardı
17.12.2012

Hazret-i Bilâl-i Habeşî (radıyallahü anh) bir kâfirin kölesi idi. Lâkin hazret-i Fahr-i âlemin mubârek ayağının toprağına yüz sürüp; kalbten müslüman olmuştu.
Bir büyük kilise vardı.
Bir de hizketçi vardı.
Bir gün hazret-i Bilâl (radıyallahü teâlâ anh) o kiliseyi tenhâ buldu. İçeri girip, putların yüzlerini kirletti. Acele ile dışarı çıkarken o hizmetci köylü, hazret-i Bilâl ile karşılaştı.
Sonra kiliseye girdi.
Putların hâlini gördü.
Feryâd ederek, kâfirlerin oturdukları yere varıp, hazret-i Bilâl'den şikâyet etti. Putlarına yaptığını onlara haber verdi.
Müşrikler kızdılar.
Gidip efendisine;
"Bir kölenin, bizim putlarımıza böyle ihânet etmesi uygun mudur. Elbette bu kölenin cezasını vermen gerekir" dediler.
Efendisi onlara;
"Mâdem ki benim kölem böyle küstâhlık yaptı. Onu size verdim. Ne cezâ vermek isterseniz, öyle yapın" dedi.
Onlar da Bilâli aldılar.
İşkenceye başladılar.
Kızgın kumların üzerine çıplak olarak yatırıp, mubârek karnı üzerine de ağır bir taş koydular. Sonra iki ellerini ve
ayaklarını bağlayıp;
"Muhammedin dîninden dönmedikçe bu işkenceden kurtulamazsın" dediler.
Hazret-i Bilâl (radıyallahü anh) bu taşın altında "Allah" ism-i şerîfini söylerdi.
Efendimiz yoldan geçerken, hazret-i Bilâl'in bu hâlini gördü.
İşkence çekiyordu.
Dili "Allah" diyordu.
Haline acıdı.
Yanına varıp;
"Allah ism-i şerîfi seni kurtarır" buyurdu. Ondan sonra, seâdetle devlethânelerine gitti. (devamı yarın)


www.gonulsultanlari.com