Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Lâ ilâhe illallah
23.12.2012

Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) rivâyet eder. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hazretleri buyurdular ki: Biz kıyâmette dört süvâri oluruz.
Halk perîşandır.
Aç ve susuzdur.
Hem çıplaktırlar.
Ben kendi bineğim olan Burak üzerine binerim. Sâlih Nebî kendi devesi üzerine biner. Fâtıma, benim asbâ adlı devem üzerine biner. Alî bin Ebî Tâlib Cennet develerinden bir deve üzerine biner.
Başında tâc vardır.
Ve önümde yürür.
"Lâ ilâhe illallah. Muhammedün Resûlullah!" diye nidâ eder. Melekler, önünden geçerken; "Bu, bir mukarreb melektir" derler.
Öyle sanırlar.
Hak katından;
"Ey mahşer halkı! Bu, mukarreb melek veyâ Peygamber değildir. Bu, Alî bin Ebî Tâlib'dir!" diye nidâ edilir.
Haztet-i Alî işitir.
Arş önüne gelir;
"Yâ Rabbî, her kim beni sever, muhabbet ederse, senin zâtına muhabbet edip sever" diye nidâ eder.

BEN ONLARI SEVMEM

Hazret-i Alî buyurur ki: "Çok kimseler benim yüzümden helâk olurlar. Bâzısı beni ifrâtla severler. Diğer Sahâbe-i güzîne buğz ederler. Ben onları sevmem.
Kimi beni sevmez.
Düşmanlık ederler.
Diğer Sahâbeleri severler. Bu iki tâife de Cehennem ehlidir" buyurdu.
Sözüne devamla;
"Ben peygamber değilim. Bana vahiy nâzil olmaz. Allahü teâlâ ne emrederse, ona uyarım. Sizin de uymanız farzdır. İsteseniz de istemeseniz de yapmanız lâzımdır" buyurdu.


www.gonulsultanlari.com