Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Gözleri yaşla doldu.
5.02.2013
(Dünden devam)
Hazret-i Ali, Hazret-i Ebu Bekir'i (radıyallahü anhüma) dinledi.
Ve çok duygulandı.
Gözleri yaşla doldu.
Sevinç içinde "Yâ Eba Bekir! Ateşimi ziyade ettin. Bunu ben de çok isterim, lâkin elimin darlığı buna manidir" dedi.
Hazret-i Sıddık sevindi.
Ona muhabbetle baktı.
Ve "Allah ve Resulünün yanında dünyalık hiç mühim değildir. El darlığı buna mani olamaz. Var talep eyle" dedi.
● ● ●
İmam-ı Ali (radıyallahü anh) devesine binip hanesine geldi. Peygamberimiz (aleyhisselam), o esnada Ümmü Seleme validemizin hanesindeydi.
Ali bin Ebi Talib çıktı.
Gidip kapıyı çaldı.
Efendimiz, Ümmü Seleme'ye, "Koş kapıyı aç, gelen o kimsedir ki Allah'ı ve Resûl'ünü sever. Onlar da onu severler" buyurdu.
● ● ●
Ümmü Seleme "Başüstüne" dedi. Ve lâkin kapıyı açmaya giderken "Yâ Resulallah! O gelen kimdir ki hakkında böyle şehadet edersin?" diye sordu.
Merak etmişti.
Cevap bekledi.
Efendimiz cevaben "Kardeşim ve amcamoğlu Ali'dir" buyurdu.
● ● ●
Ümmü Seleme anlatır:
"Hızla kapıya koştum.
Az kaldı düşecektim.
Varıp kapıyı açtım.
O içeri girip 'Esselamu aleyke yâ Resulallah!' dedi. Resûl-i Ekrem 'Ve aleykesselam ve rahmetullahi ve berekâtüh' diye cevap buyurdu.
Yanında yer verdi.
O da edeple geldi.
Mahcup bir vaziyette başını eğip oturdu.
(devamı yarın)
www.gonulsultanlari.com