Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Ebu Cehil'i tanır mısınız?
20.07.2013
Abdurrahman bin Avf (radıyallahü anh), yaşlı hâline rağmen Bedir cengine katılmıştı.
İki taraf yerlerini almış, birazdan cenk başlayacaktı.
O sırada Medine'li iki delikanlı yanaştı.
“Amca, bakar mısınız!”
“Buyurun gençler”
“Bize Ebu Cehil kâfirini gösterir misiniz.”
“Olur, ama niçin?”
“Efendimizi çok üzmüş bu alçak. Yemin ettik ki onu öldürmeden ayrılmayalım cenk yerinden. Ya o ölmeli, ya da biz.”
● ● ●
İhtiyar sahabi, düşman saflarını taradı ve eliyle birini işaret edip “İşte ey civanlar! Ebu Cehil, şu iri gövdeli, kara kuru adamdır” dedi.
Gençler sevindi.
O kâfire bakıp:
“Onun işi tamamdır” dediler.
Elleri hızla kılıçlarına gitti.
Bu iki genç, Afra hatunun iki oğlu Muaz ve Muavvez kardeşlerdi.
Derken harp başladı.
Gençler, birer şahin gibi yüzlerce kâfirin üzerinden aşarak bir anda hedeflerine ulaştılar.
Önce Muaz, kılıcını şimşek gibi kaldırıp kâfirin bacağına şiddetle çaldı.
● ● ●
Ebu Cehil yaralandı.
Deveden yuvarlandı.
İkisi üzerine çullandılar.
Cansız düşene kadar kılıç vurdular. Tam bu sırada Resulullah Efendimiz “Ebu Cehil’in hâlini bilen var mı? diye sordular.
Merak etmişlerdi.
Eshap da meraktaydı.
O esnada Ebu Cehil'in cehennemlik bedeni Muaz ve Muavvez kardeşlerin şerefli kılıçlarıyla kanlara bulanmış olarak, yerde can çekişiyordu.
www.gonulsultanlari.com