Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Onun bildiği her şey doğrudur
10.09.2013
Bir gün Hazret-i Muaviye (radıyallahü anh) “Ne olaydı, ne zaman öleceğimizi bilseydik” dedi.
Mecliste olanlar:
“Biz onun vaktini bilemeyiz” dediler.
Hazret-i Muaviye:
“Doğru dersiniz. Ama ben onu, Hazret-i Ali’den öğrenirim. Zira onun bildiği her şey doğrudur. Dilinden çıkan yanlış olmaz” dedi.
Üç kişi çağırdı.
Onlara dedi ki:
“Üçünüz beraber yol arkadaşı olup Kûfe’ye gidiniz. Kûfe’ye bir menzil yaklaşınca birbirinizin ardınca Kûfe’ye giriniz ve benim öldüğümü bildiriniz” dedi.
Ve ilave edip:
“Lâkin her biriniz hastalığımın ne olduğunda, ölüm günümde ve saatinde ve mahallinde, namazımı kılan kişi hakkında, hep aynı şeyleri söyleyiniz” buyurdu.
● ● ●
“Başüstüne” dediler.
Ve yola düştüler.
Hazret-i Muaviye (radıyallahü anh) nasıl emrettiyse, o şekilde, Kûfe’ye yaklaştılar.
Bir menzil kalınca, birisi Kûfe’ye girdi.
Ona sordular:
“Nereden gelirsin?”
“Şam’dan gelirim”
“Ne haber getirdin?”
“Muaviye vefat etti”
Onlar bu haberi, Hazret-i Emir-ül müminin Ali’ye (radıyallahü anh) ilettiler. Ancak Hazret-i Ali iltifat buyurmadı.
● ● ●
İkinci gün oldu.
Öbürü de geldi.
Aynı suali ona da sordular.
O da cevaben:
“Hazret-i Muaviye vefat etti” dedi.
Hazret-i Ali yine iltifat etmedi. (devamı yarın) ("Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn" kitabından alınmıştır.)
www.gonulsultanlari.com