Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Falan yıldızdan haber ver
12.09.2013
Ali (radıyallahü anh), islam askeriyle haricilere karşı harbe gidiyordu. Yolda bir kilisenin rahibi Hazret-i Ali’yi sordu.
Yanına vardı.
Ve kendisine:
“Ey serdar! Bugün talih yıldızı, sizin mağlup olacağınızı gösteriyor” dedi.
O ise cevaben:
“Ey rahip! Yıldızlara bakıp hüküm söylersin. Öyleyse bana falan yıldızdan haber ver” dedi.
Rahip arz etti ki:
“Onu bilmiyorum”
Aliyy-ül Mürteza:
“Ey rahip! Gök ilmini bilmiyorsun. Sana, yer ilminden sorayım. Şu ayağını bastığı yerin altında ne vardır bilir misin?” dedi.
Rahip dedi ki:
“Bilmiyorum.”
Hazret-i Ali “Sen bilmiyorsan ben söyliyeyim. Şu şekilde bir kap, kabın içinde şu miktarda akçe var” buyurdu.
● ● ●
Rahip şaşırdı ve sual etti ki: “Ey aziz! Bu şekilde keşf etmek sana nereden ve nasıl hasıl oldu?”
Cevabında:
“Resulullah Efendimiz bana ‘Sen bir grup askerle harbedeceksin. Onların askerinden, on kişiden azı kurtulacak. Senin askerindense on kişiden eksik şehit olacak’ buyurdu” dedi.
Rahip hayret etti.
Hatta merak etti.
Ayağı altındaki yeri kazdırdı. Hazret-i Ali’nin buyurduğu gibi bir kap ve içinde tam o miktarda akçeleri görünce, hemen kelime-i şehadeti söyleyip iman etti.
● ● ●
Rivayet edilir ki:
O dört bin harici askerden üç bin dokuz yüz doksan bir adedi öldürülüp, dokuz asker firar etmiştir. İslam askerindense dokuzu şehadet şerbetini içmiştir.
www.gonulsultanlari.com