Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Sakın terk-i edepten!..
2.05.2014
Nabi Efendi, Osmanlı devletinde yetişen bir şairdir. Kafileyle Hacca gitti bir sene.
Devlet ricalinden vekiller, subaylar, paşalar da vardı.
Nabi Efendi Resulullahı aşk derecesinde seviyordu.
Bu aşkla Hicaz yollarında uyumadı. Medine, uzaktan göründü nihayet. O zaman zirveye çıktı bu muhabbet.
O ara birini gördü.
Yatmış uyuyordu.
Ayakları da kıblede.
Gayriihtiyari bir şiir döküldü dudaklarından. Muhatap, o uyuyan adamdı. Maksat hasıl oldu ve adam uyandı.
Şiirin bir dörtlüğü şöyle:
Sakın terk-i edepten,
Kûy-ü mahbûb-u Hüdâdır bu.
Nazargâh-ı ilahîdir,
Makam-ı Mustafâ’dır bu.
Gafil adam sordu:
“Ne zaman yazdın bu şiiri?
“İlk defa söylüyorum. Sizi böyle görünce içimden geldi.”
“Aman Nabi, başkası duymasın!”
Vardılar Medine’ye.
Fakat o da ne?
Mescid-i Nebi’de bütün müezzinler, bütün minarelerden bu şiiri okuyorlardı. Şaşırıp sordular bir müezzine:
“Bu şiiri nerden öğrendiniz?”
“Efendimizden.”
“Nasıl?”
“Rüyada.”
Meğer Resulullah Efendimiz bütün müezzinlerin rüyasına girip bu şiiri okumuşlar ve “Ümmetimden Şair Nabi Efendi geliyor. Onu, ezandan önce bu şiirini okuyarak karşılayın!” buyurmuşlar.
www.gonulsultanlari.com