Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Sen şu üç altının hesabını ver
9.09.2014

Hazret-i Ali (radıyallahü anh) bir harpten zaferle döndü. Ganimet olarak çok mal ve birkaç çuval altınla Resulullah Efendimizin huzuruna geldi.
Selâm verdi.
Ve "Yâ Resulallah! Duanızla zafer nasip oldu” dedi. Sonra ganimet mallarıyla altın dolu çuvalları arz etti kendisine.
Efendimiz sevindi.
Ve çok dua ettiler.
Sonra ganimet taksimine geçildi. Allah’ın Resulü, çuvallar dolusu altınları gazilere avuç avuç dağıttı.
Sıra Hazret-i Ali'ye geldi.
Ona "üç altın" verdi.
Hazret-i Ali, her gaziye beşer onar avuç verirken, kendisine “üç altın” vermesinin hikmetini anlıyamadı.
O gece rüya gördü.
Mahşer meydanıydı.
Herkesten dünyada kazandığı malın hesabı soruluyordu. Melekler "Yâ Ali! Sen de şu üç altının hesabını ver" dediler.
Hazret-i Ali terledi.
Ateş bastı vücudunu.
Sıkıldı, bunaldı ve o anda uyanıp "Ooh, rüyaymış" dedi. Sevinip koştu Resulullahın huzuruna.
Efendimiz onu gördü.
Çok sevindi.
Tebessüm etti ve "Yâ Ali! Üç altının hesabını veremedin değil mi?" buyurdu.
Ali bin Ebi Talip;
"Evet yâ Resulallah! Senin her yaptığın güzel, her işin hikmetlidir. Canım sana feda olsun" dedi.
Ve sevinç içinde ayrıldı huzurdan.


www.gonulsultanlari.com