Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Olmaz, “altın” vermen lâzım
24.01.2015

Antakya'da yaşayan büyük velilerden Ahmed bin Âsım Antaki hazretleri zamanında bir genç, köyünden çıkıp bu velinin dergâhına geldi ve hürmetle talebe olmak istediğini arzetti.
Büyük zat;
“Olur ama bir şartla” buyurdu.
“Şartınız nedir efendim?”
“Altın vermen lâzım!”
Gencin "kırk altın"ı vardı ve elbise dolabında saklıyordu.
Boynunu büküp;
“Efendim, bizde ‘altın’ ne arasın” dedi.
“Sende ‘altın’ olduğunu biliyorum.”
“Kaç altınım var peki?”
“Kırk tane.”
“Nerde olduğunu da biliyor musunuz?”
Tabii, elbise dolabında.”
Diyecek bir şeyi kalmamıştı.
“Peki” dedi mecburen.
Ve koştu köyüne.
O “kırk altın”ı getirip teslim etti. Büyük veli, onlardan “bir altın”ı ayırıp gerisini kendisine iade etti ve:
“Al bunları evlâdım... Ben şaka yapmıştım. Bizim altınla, gümüşle işimiz yoktur” buyurdu.
Sonra o ‘altın’ı gösterip sordu:
“Şu ‘altın’dan haram kokusu geliyor... Nereden aldın bunu?”
Genç, büktü boynunu.
Ve mahçup bir edayla;
“Onu haksız olarak birinden almıştım” dedi.
Büyük zat;
“Hemen git, bunu sahibine teslim et oğlum... Çünkü üzerinde kul hakkı olduğu müddetçe hiç feyz alamazsın!” buyurdu.


www.gonulsultanlari.com