Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!
15.03.2015
Fikirli Sinan Efendi, halis Allah dostuydu. Kendi fakirse de zengindi gönlü. Rabbinden isterdi her ihtiyacını.
Bir gün sevdikleriyle sohbet ediyordu ki mağrur bir zengin girdi içeri.
Bilmiyordu bu zatın büyüklüğünü. Alelâde bir çoban gözüyle bakıyordu ona.
‘altın’ dolu bir keseyi uzatıp;
“Al şunu!” dedi kibirle.
Mübarek zat baktı.
Ve sordu bu kendini bilmeze.
“Nedir bu kesedeki?”
“Altın!” dedi. “Al da kullan ihtiyacına.”
Ama tavrı küstahcaydı.
Büyük zat elini keseye sürmeyip “Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!” dedi.
Mağrur zengin diklendi:
“Ne taşı be, altın bunlar, altın!”
O hiç cevap vermedi.
Sohbetine devam etti.
Adam uzanıp aldı o keseyi.
Bakınca dona kaldı hayretten!
Zira kesenin içi “çakıl taşları”yla doluydu gerçekten.
Gözlerine inanamadı...
Tekrar tekrar baktı.
Evet “çakıl taşı" vardı kesede.
Zenginde kibir mibir kalmamıştı.
Eğilip sarıldı ellerine.
“Hata ettim, affedin” dedi.
Ve talebesi olmakla şereflendi...
● ● ●
Bir gün bazı sevdiklerine “Şu insan ne ahmaktır” buyurdu.
“Neden efendim?” dediler.
“Allah varken kuldan isteyen, ahmak değil de nedir?” buyurdu.
www.gonulsultanlari.com