Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Efendim, ne olur bizi affedin
26.06.2015

Bağdat'ta bir kişi Mevlâna Halid-i Bağdâdi hazretlerine düşmanlık besliyor, her fırsatta düşmanlığını belli ediyordu.
Bir gün de taklidini yaparak alaya aldı bu büyük zatı.
Ne demiş büyüklerimiz?
“Eden, kendine eder.”
O da kendine yapmıştı.
● ● ●
Cezası gecikmedi.
Durup dururken “aklını oynatıp” cinnet getirdi.
Sebebi tahminen belliydi. Yakınları, bu zata koşup “Efendim, ne olur affedin” diye yalvardılar.
Yine merhamet etti.
● ● ●
Ve o kimseyi affetti.
O büyük zat “peki affettim” dediği anda, adam iyileşti tamamen.
Bin pişmandı yaptığına.
Hemen gidip özür diledi.
Ve “talebesi” olmakla şereflendi...

Bıraktılar soygunculuğu

Mevlâna Halid-i Bağdâdi hazretleri, talebesiyle birlikte Bağdat'tan Şam şehrine hicret ediyorlardı ki yolda karşılarına bir “soyguncu grubu” çıktı âniden.
Çok kalabalık idiler.
Biri şöyle anlatıyor:
“Tam hücum edecektik ki kafileden beyaz kaftanlı biri, beyaz at üzerinde ileri çıktı ve heybetle dikildi karşımıza!
● ● ●
Biz ondan çok korktuk!
Zira git gide büyüdü.
Sonra “dağ kadar” oldu.
Hiç böyle şey görmemiştik.
Korkumuzdan atların üzerinden yerlere yuvarlandık! ‘Bu işte bir iş var’ dedik. Hata ettiğimizi çok iyi anladık. Sonra o kişinin yerinde Halid-i Bağdâdi hazretlerini gördük.
● ● ●
Meğer o kişi, bu zatmış.
Hürmetle ona yaklaştık.
Eman diledik kendisinden.
‘Bizi affedin’ diye yalvardık.
Affedince bıraktık soygunculuğu.
“talebesi” olmakla şereflendik.”


www.gonulsultanlari.com