Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
5.07.2015
Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh) şöyle anlatır:
“Bir gün Resulullah Efendimiz Eshabıyla otururken kendisine vahiy geldiği zamanki gibi bir hâl kapladı.
Biz bu hâli gördük.
Sonra Efendimiz;
‘Ve aleykesselâm’ dedi.
Sahabe-i Kiram ‘Yâ Resulallah, bu selâmı kimin selâmına karşılık verdiniz?’ dediler.
Resul Aleyhisselâm;
‘Kardeşiniz Hubeyb'in selâmına karşılık verdim. Cebrail Hubeyb'in selâmını bana ulaştırdı’ buyurdu.”
Müşrikler, Mekke’de onu îdâm etmek için darağacına çekmişlerdi.
Reisleri, diğerlerine;
"İşte babalarınızı Bedir’de öldüren, bu adamdır!" diyerek gençleri, onun üzerine mızraklarıyla saldırttılar.
Bir anda “onlarca mızrak” saplandı vücuduna!
Hazret-i Hubeyb;
"Allah’ım! Eğer ben, senin katında hayırlı bir kul isem yüzümü kıbleye çevir" dedi.
Duası kabul oldu.
Yüzü kıbleye döndü.
Ve müşriklere karşı "Allah’ım! Kureyş müşriklerinin hepsini mahvet, topluluklarını dağıt, birer birer canlarını al, onları sağ bırakma!" diye beddua etti.
Müşrikler duydular.
Korkup uzaklaştılar!
Müşriklerden birinin fırlattığı mızrak, Hubeyb’in mübarek göğsüne sapladı, sırtından çıktı.
Hazret-i Hubeyb, vücudundan kanlar fışkırırken “şehîd” oldu!
www.gonulsultanlari.com