Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Birini tanımak nasıl olur?
24.11.2008

Allah dostlarından Mustafâ bin Süleymân hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine:

Hazret-i Ömer
'in "radıyallahü anh" huzurunda bir dâvâ görülürken, dâvâcı, birini şâhit göstermişti. Hazret-i Ömer, şâhit gösterilen o kimseye, dâvâcıyı göstererek sordu:

- Bunu tanıyor musun?
- Evet ey halîfe, tanıyorum.

- Pekâlâ onu nasıl biliyorsun?
- Emîn ve âdil biridir efendim.

- Peki, bu adam senin komşun mudur?
- Hayır, komşum değil.

- Bununla herhangi bir alış verişte bulundun mu?
- Bulunmadım.

- Yolculuk yaptın mı?
- Yapmadım.

Hazret-i Ömer gadaba geldi.
- Öyleyse tanıdığını nasıl iddiâ ediyorsun be adam?!

Sonra dâvâcıya döndü.
- Bu seni tanımıyor. Git, seni tanıyan birini getir bana!

KUSURUMU SÖYLEYİN!

Bu zat bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, kim bende bir kusur görüyorsa, lütfen söylesin, diye rica etti.
- Estağfirullah efendim, dediler.

O, ricasını tekrarladı:
- Söylerseniz sevinirim.

Biri kalkıp arzetti:
- Efendim, ben sizde bir kusur görüyorum.

- Söyle kardeşim, nedir o? Söyle ki düzelteyim.
- Efendim, bizim gibi günahkârları sohbetinize kabul ediyor, kıymetli vakitlerinizi bizim gibi liyâkatsız kimselere sarfederek ziyan ediyorsunuz, dedi.

Bunun işitenler ağlamaya başladılar.
Büyük Velî de ağlıyordu.
- Estağfirullah kardeşlerim, içinizde en günahkâr olan, benim. Bu, kesindir. Çünkü en yaşlınız, benim, buyurdu.

Ve ekledi:
- Nefes sayısı çok olanın, günahı da çok olur.


www.gonulsultanlari.com