Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Un hiç azalmadı
14.12.2008

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi şöyle anlatıyor:

Hocamız bir gece bize teşrif etmişti.
Yanında bir gurup talebesi de vardı.

Onlara yemek ikram etmek istedimse de birazcık "Un"dan başka bir şeyimiz yoktu evimizde.
Huzurlarına varıp, durumu arz ettim.

- O unu yanıma getir, buyurdu.
Koşup getirdim.

Ona bir nazar edip;
- Hak teâlâ, ununa bereket versin, buyurdu. Ama gizle bu sırrı, söyleme başkasına.
- Peki efendim, dedim.

Ve her gün korkmadan kullandım o unu.
Gerçekten "Un"a bir bereket gelmişti.

O kalabalık misafirler, evimizde iki ay kaldılar da yine hiç azalmadı unumuz.
Bir gün dalgınlığıma gelip ifşâ ettim bu sırrı başkasına.

O günden îtibaren azalmaya başladı.
Ve tükendi nihâyet.

ALTINDAN KIYMETLİ ŞEY

Bu zât bir gün sevdiği bir gence;
- Evlâdım, dünyada "Altın"dan daha kıymetli olan şey nedir, biliyor musun? diye sordu.

Delikanlı düşünmeye başladı.
Ve saydı aklına gelenleri.

- Zümrüt mü hocam?
- Hayır.

- Elmas mı?
- Değil.

Daha birçok şey saydıysa da hep aynı cevabı aldı:
- Hayır.

Sordu hemen:
- Merak ettim efendim. Nedir altından kıymetli olan şey?

Buyurdu ki:
- O altını başkasına vermektir evlâdım. Vermek, bu kadar kıymetlidir dînimizde. Unutma, veren aziz olur, alan zelil.

Ve ekledi:
- Peygamberimiz "aleyhisselam", Eshâb-ı kirâm ve din büyükleri hep vermişler ve hattâ zevk almışlardır vermekten


www.gonulsultanlari.com