Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
İnsan kimi çok severse
8.01.2009
Dâvud-i İskenderî rahmetullahi aleyh, bir gün sevdiği birine;
- İnsan kimi çok severse, ondan çok bahseder, değil mi? diye sordu.
O kişi;
- Evet efendim, dedi.
- İşte, "Allah" varken başka şeylerden bahsetmeyi bir türlü anlayamıyorum. Bizi yoktan var eden, bize türlü nîmetler bahşeden, sonsuz kudret sâhibi "yüce Allah" varken, insan başka şeyleri nasıl sevebilir?
Adam sordu:
- Peki efendim, evlâdımız var, ailemiz var. Bunları sevmeyecek miyiz?
- Elbette seveceğiz. Ama bu sevgi, "Allah için" olacak. Nefsimiz için değil. Dünyâya da, "Allah emrettiği için" çalışacağız. O emrettiği için çalışmak, ibâdettir.
KERAMET GÖRMEK İSTİYORDU
Bir genç, bu zâtın büyük bir Velî olduğunu işitip ziyaretine gitti bir gün.
Sohbetini dinleyip çok istifâde etti.
Ancak bir "kerâmet"ini görmek istiyordu.
Yanında üç gün kaldığı halde hiç bir hârikulâde hâlini göremeyince; "Gideyim, bir daha da gelmeyeyim" diye düşünüyordu ki, mübarek zat genci çağırıp sordu:
- Evladım, üç gündür sohbetimize geliyorsun. Lâkin murâdın nedir?
Genç sükût edince;
- Bak evlât! Bizim yanımıza "bir kerâmet göreyim" diye geliyorsan, bizde öyle şeyler arama, buyurdu.
Delikanlı; "Ama evliyâ zatlarda kerâmet olur" diye düşünüyordu ki, sordu yine:
- Sohbetimizi dinledikten sonra, kendinde müsbet bir değişiklik hissediyor musun evlâdım?
- Evet efendim, hissediyorum.
- İşte asıl kerâmet budur, buyurdu.
Genç anladı hakikatı.
Ve bir daha ayrılmadı o kapıdan.
www.gonulsultanlari.com