Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Namazdan zevk alamıyorum
9.01.2009
Behâeddîn-i Buhârî kuddise sirruh, hazretlerinin bir talebesi, bir gün bu zâta gelerek;
- Efendim, namazlarımdan zevk alamıyorum. Tasavvuf hallerim de iyi değil. Bana ne tavsiye edersiniz? diye sordu.
Cevabında;
- Yediğin lokmalara dikkat et, buyurdu.
Talebe yediklerini araştırdı.
Helâldi hepsi de.
Tekrar huzûruna gelip;
- Efendim araştırdım. Yemeklerimiz helâl olup, bir kuruş bile haram karışmış değildir, dedi.
Büyük Velî;
- Biraz daha araştır, buyurdu. Başka hususlarda bir hatâ yapılıyordur belki de.
Çocuk tekrar araştırdı.
Nihâyet farkına vardı bir şeyin.
Ocakta "şüpheli" bir odun yakılmıştı.
Koşup sordu hemen:
- Bu olabilir mi efendim?
- Evet, olabilir, buyurdu.
Genç, bundan dolayı tövbe etti.
Ve çabucak kavuştu iyi hallerine.
EHL-İ SÜNNETİN MÂNÂSI
Bir gün de, talebesinden biri;
- Efendim, Ehl-i sünnet âlimlerinden çok bahsediyorsunuz. Ehl-i sünnet ne demektir? diye sordu.
Cevabında;
- "Ehl-i sünnet vel cemaat" demek, Resûlullah Efendimizin ve Onun Eshâbının gittiği yolda yürüyenlerdir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Yetmişüç fırka içinde Cehennemden kurtulacak olanı, yalnız bu fırkadır.
Genç sordu:
- Ya diğerleri hocam?
- Onlar, yanlış îtikatları sebebiyle Cehenneme gireceklerdir.
- Orada sonsuz mu kalırlar hocam?
- Hayır, çıkıp Cennete girerler sonunda. Cehennemde sonsuz kalmak, "kâfirler"e mahsustur.
www.gonulsultanlari.com