Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Atla şu suya
14.01.2009
Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bâzı talebeleriyle yolculuğa çıkmışlardı.
Yolda bir ırmağa rastladılar.
Dinlenmek için oturdular o suyun kenarında.
Su, şarıltılı ve heybetli akıyordu.
Görünüşe bakılırsa, derindi de.
Büyük Velî, Emîr Hüseyin adlı talebesine bakıp;
- Hüseyin! Kalk, şu ırmağa atla! diye seslendi.
Emîr Hüseyin hiç tereddüt etmeden;
- Peki efendim, dedi.
Ve kalkıp atladı suya.
Diğer talebeleri korkuya düştüler.
Zîra Emîr Hüseyin kaybolmuştu azgın suyun içinde.
Bir müddet sonra, Behâeddîn-i Buhârî hazretleri nehre doğru;
- Ey Hüseyin! Çık sudan, gel yanımıza! diye seslendi bu defa.
Emîr Hüseyin ânında çıktı sudan.
Üzeri kupkuruydu.
Büyük Velî sordu ona:
- Suya atladığında ne gördün evlâdım?
Şöyle anlattı:
Efendim, suya girince, kendimi bir oda'da buldum.
Gâyet güzel döşenmiş, inci ve yâkutlarla süslenmişti her yeri.
Ama hiç "kapı" yoktu.
Kendi kendime; "Buradan nasıl çıkabilirim?" diye düşünürken, sizi farkettim yanımda.
Bana bir kapı gösterip;
- İşte kapı! buyurdunuz.
Halbuki az önce kapı yoktu orada.
Açtığınız kapıdan, dışarı çıktım.
Ve sizin huzûrunuzda buldum kendimi.
ÂHİRETTE FAYDASI VARSA
Bir gün de bu zata;
- Efendim, başarı nedir? diye sordular.
- Başarı, âhirette faydası olacak şeylerdir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Kendisini Cehennemde yanmaktan kurtaramayan bir kimse, bütün dünyaya mâlik olsa bile, ne kıymeti vardır?
www.gonulsultanlari.com