Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Sen niçin oynamıyorsun?
17.01.2009
Mısır'da yetişen Velîlerden Ebül Hayr el Aktâ hazretleri, çocukları çok sever, ilgilenirdi onlarla.
Bir gün oynayan çocukları gördü sokakta.
Ancak bir tânesi köşeye çekilmiş, seyrediyordu sadece.
Yanına gidip sordu:
- Sen niçin oynamıyorsun evlâdım?
- Ben oynamak istemiyorum.
- Niçin yavrum? Kalk, sen de katıl oyuna.
- Hayır amca, oynamayacağım.
- Neden ama?
Çocuk, vakûrâne bir edâ ile;
- Biz oyun için yaratılmadık ki, dedi.
Bu söz, çok hoşuna gitti mübarek zatın.
- Peki, ne için yaratıldık yavrum?
- Rabbimize ibâdet etmek için.
- Evlâdım, sen henüz çocuksun. Günahın da yok. Şimdi oyna, büyüyünce ibâdet edersin.
- İyi ama, babam ocağı yakarken, kalın odunları, "ince çırpılar"la tutuşturuyor. Ben, Cehennemde yanan ince çırpılardan olmak istemiyorum.
Mübarek zat, araştırdı bu çocuğu.
"Seyyit"lerden olduğunu öğrendi sonunda.
UMUMİ AF GÜNLERİ
Bu zat, bir kandil gününde sevdiği bir gence;
- Bu günler, "umûmi af günleri"dir, buyurdu.
Delikanlı anlamadı:
- Nasıl yâni efendim?
- Hani hükümetler, zaman zaman "genel af" çıkarıp, suçluları affederler ya.
- Evet efendim.
- İşte Allahü teâlâ da sevdiği kullarının birikmiş günahlarını bağışlamak için "umûmi af" îlân ediyor böyle mübarek günlerde. Fakat bir şartla.
- O şart nedir efendim?
- İnanmak. Yeter ki o gecenin "mübarek gece" olduğuna inanalım ve ümitli olalım.
- İnanmayan istifâde edemez mi hocam?
- Hayır. Büyüklerimiz; "İnkâr eden, mahrum kalır" buyurmuşlardır.
www.gonulsultanlari.com