Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Çiçeği niçin koparmamış?
8.02.2009

Eşrefoğlu Rumi hazretleri rahime-hullahü teâlâ, gençliğinde Hüseyin Hamevi hazretlerinin dergâhında iken bir ilk bahar günü, çevrede renk renk çiçekler açmıştı ki, seslendi hocası:
- Canlarım!

Çocuklar koşup toplandılar.
- Buyurun hocam!
- Herbiriniz birer demet menekşe toplayıp getirin bakayım!

Çocuklar, demet demet menekşeleri toplayıp yetiştirdiler hocalarına.
Eşrefoğlu ise, sadece bir tek menekşe getirebilmişti.
Üstelik kırıktı sapı da.

Hocası sordu:
- Ey Rumi! Sen bu yerin yabancısı olduğun için menekşelerin yerini bulamadın herhalde.
- Buldum hocam. Ama koparamadım.

- Neden yavrum?
- Hangisinin yanına gittiysem; "Ne olursun, beni koparıp da zikrimden ayırma" diye yalvarıyorlardı adeta.

- Peki, sen ne yaptın?
- Zikrini bitiren bir çiçek gördüm. Onu koparabildim ancak.

Sonra uzattı o kırık çiçeği hocasına.

EVLİYAYA HİZMET

Bir gün de, sevdiği bir genç;
- Efendim, evliya zatları tanıyıp sevmenin önemi nedir? diye sordu.

Buyurdu ki:
- Bir kimsenin bin senelik ömrü olsa. Bu bin seneyi hep ibadetle geçirse, ama bir Evliya zatı sevmekle şereflenemese.

- Evet efendim.
- Bir başkası da bir Evliyayı sevdiği gibi, Onun ufak bir işini görüp duasını alsa, bu ikincinin kazandığı sevap, birincinin sevabından kat kat çoktur.

Ve sordu gence:
- Bir hükümdara, "sadrâzam" da hizmet ediyor, dolaylı da olsa bir "köylü" de, öyle değil mi?
- Evet efendim.

- Peki, köylünün hizmetiyle sadrâzamın hizmeti hiç bir olur mu?
- Olmaz tabii efendim.

- Şimdi anladın mı evladım?
- Anladım hocam.


www.gonulsultanlari.com