Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Hayrola, neyin var?
18.02.2009

Da'lec bin Ahmed hazretleri rahime-hullahü teâlâ, zengindi. İhtiyacı olana verir, dualarını alırdı gariplerin.

Bir gün, camiden çıkıyordu ki, birinin direk arkasına gizlendiğini görüp yaklaştı:
- Hayrola, neyin var senin?
- Yok bir şey efendim.

- Gizleniyor gibisin de.
- E, evet, şeyy...

- Çekinme kardeşim, söyle.
- Size borcumu ödeyemedim de efendim.

- Borcun ne kadardı ki?
- Beşbin akçe efendim.

Elini dostça omuzuna atıp;
- Üzülme, unut onu! buyurdu.

Ve koluna girip evine götürdü.
Birlikte yemek yediler.

Uğurlarken, eline "beşbin akçe" daha sıkıştırıp;
- Al bunu. Bir ihtiyacın olursa, yine bana gel, buyurdu.

Garip sevinçten uçuyordu.

SENİN BİR SIKINTIN VAR

Yine bir fakirin, "onbin dirhem" borcu vardı birine.
Ama ödeyemiyordu.

Bir gece, açtı ellerini;
- Yâ Rabbî, borcumu ödemede bana yardım et! diye yalvardı.

O sabah bindi katırına, çıktı evden.
Ne yöne gideceğini bilmiyordu.

Ama hem gidiyor, hem de;
- Yâ Rabbî, sevdiğin birini rast getir de borcumu ödeyeyim, diye dua ediyordu.

Serbest bıraktı katırın yularını.
Hayvan, bir evin önünde durdu.
Bu ev, Da'lec bin Ahmed hazretlerinin eviydi.

Büyük Velî, anladı derdini:
- Senin bir sıkıntın var kardeşim.
- Evet efendim, hem de çok.

- Söyle, nedir derdin?
- Birine borcum var. Ödeyemiyorum efendim.

- Borcun ne kadar?
- Onbin dirhem efendim.
- Kolay, hallederiz, buyurdu.

Ve kalkıp, mükellef bir sofra getirdi.
Birlikte yediler.
Sonra "onbin akçe" verip uğurladı kendisini.


www.gonulsultanlari.com