Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Biraz bal getir!
20.02.2009
Evliyanın büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri kuddise sirruh, bir gün hizmetçisine;
- Semerkanta git, biraz bal getir, buyurdu.
Hizmetçi;
- Başüstüne efendim! dedi.
Ve hazırlanıp çıktı yola.
Semerkanta varıp girdi bir dükkâna:
- Bana şu kadar bal verir misin.
Adam tarttı balı.
Hizmetçi parayı verip tam çıkıyordu ki, dükkâna bir kadın girdi.
Alımlı ve çok güzeldi.
Dayanamayıp, şehvetle baktı bir an.
Ve çıktı dükkândan.
Taşkente vardı.
Geldi üstadının huzuruna.
Ancak büyük zatın suratı asıktı.
Sertçe baktı hizmetçiye:
- Ben senden ne istemiştim?
- Bal istediniz efendim.
- Sen ne getirdin?
- Bal getirdim efendim.
- Hani, çıkar bakalım.
Kalkıp, açtı kutuyu.
- "Bakın, bal....." diyecekti ki, şaşırıp kaldı.
Zira kutuda bal değil, "şarap" vardı.
O kadına baktığını hatırlayıp, anladı hatasını.
Özür dileyip çıktı huzurdan.
HOCAMIN HÜRMETİNE
Yine bir talebesi, Onun emriyle gittiği bir ticaretten dönüyordu ki, bir gurup harami ile karşılaştılar.
Kervan, kıymetli mallarla doluydu.
Ama hiç endişe etmedi.
- Beni üstadım gönderdi. Bir şey olmaz, dedi.
Gözlerini kapayıp;
- Yâ Rabbî, hocamın hürmetine bize yardım et! diye yalvardı.
Sonra kılıcını çekip saldırdı onlara.
O bir tek kişi, bir "Ordu" göründü eşkıyaya.
Korkup, dağıldılar.
Kervan kurtulmuştu.
Nihayet üstadının huzuruna vardı.
Büyük Velî neşeliydi.
- Geçmiş olsun evladım, buyurdu.
Ve ekledi:
- Allah diyen mahrum kalmaz.
www.gonulsultanlari.com