Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Bir kimseyi sevindirmek
24.02.2009

Edirne Velilerinden Şekmeti Mehmet Efendi rahime-hullahü teâlâ, bir yıl bir gurup talebesiyle hacca gider.

Yolda küçük bir kızcağız görür.
Üstü başı yırtık, perişan vaziyette.

Çok fakir olduğu bellidir halinden.
Yol kenarında ölmüş bir kuş görür.

Eğilir alır.
Belli ki rızık yapacaktır.

Yaklaşıp, şefkatle sorar:
- Evladım! Ne yapacaksın o kuşu?

Kız utanır, sıkılır.
Söylemek istemez niyetini.

Israr edince mecbur kalır;
- Efendim! der, biz iki kardeşiz. Bir de annemiz var. Üç gündür açız üçümüz de. Babamız vefat etti. Hiç bir gelirimiz de yoktur.

Gözleri yaşarır büyük zatın.
Döner yanındakilere;
- Geri dönüyoruz! Nasılsa nafile hacca gidiyorduk, buyurur.

Yol parasını verir kızcağıza.
- Al yavrum! buyurur, bu parayı annene götür. Bir müddet bununla geçinirsiniz.

Talebesine döner;
- Evlatlarım! Onlar bu halde iken, bizim hacca gitmemiz uygun olmaz, der. Onları sevindirmek, nafile hacdan daha sevaptır. Unutmayın, merhamet etmeyene merhamet olunmaz.

O BENİ GÖRÜYOR

Bu zat, bir kış günü Edirne pazarında dolaşırken, birinin hizmetçisini görür.
Sırtında tek bir gömleği vardır zavallının.
Titremektedir soğuktan.

Usulca yaklaşır yanına;
- Evlat! Efendine söyle de, sana bir palto alsın! der.

Hizmetçinin cevabı şaşırtır mübareği:
- Lüzum yok. O beni, benden iyi biliyor. Hem görüyor bu halimi.

Mehmet Efendi fevkalade duygulanır.
Öyle ki, bayılıp yere düşer bu sözün tesirinden.

Ayıldığında;
- Ey insanlar! Allahü teâlâya tevekkül etmeği, o hizmetçiden öğreniniz! buyurur.


www.gonulsultanlari.com