Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Gemi parçalanmak üzereydi ki...
12.03.2009

Ahmet bin İbrahim el Vasıti hazretleri rahime-hullahü teâlâ, bir gün, deniz yolculuğuna çıktı.
Ancak büyük bir fırtına koptu denizde.

Dalgalar büyüdü.
Gemi başladı sallanmaya.

Tam parçalanmak üzereydi ki;
- Yâ Rabbî! Sevdiğin kulların hürmetine dindir bu fırtınayı! diye yalvardı.
Ellerini yüzüne sürerken dindi fırtına.

Yolcular;
- Nasıl dua ettin ki, fırtına durdu? dediler.

- "Sevdiğin kullar hürmetine..." diyerek yalvardım, buyurdu. Cenâb-ı Hakkın öyle kulları vardır ki, onların hürmetine edilen duaları geri çevirmez.

ALLAH KULUNU SEVERSE…

Bir gün de sohbetinde;
- Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki nimet verir, buyurdu. Birincisi, ona sevdiği bir kulunu tanıtır.

Sordular:
- Sevdiği kuldan murat nedir efendim?

- Hakiki bir "İslâm âlimi" veya gönül ehli bir "Allah adamı"dır. Böyle bir zatı tanımak, nimetlerin en büyüğüdür.

- Neden efendim?
- Çünkü iki cihan saadetine kavuşmak, böyle bir zatı tanımak ve onu sevmekle olur ancak.

- İkinci nimet nedir hocam?
- İkincisi, ona hayırlı bir iş nasib eder. Daha çok severse, derd-ü bela verir.

- Sevdiğine mi dert bela verir efendim?
- Evet. Derd-ü bela, Allahü teâlânın kemendidir. Sevdiklerini, onunla kendine çeker.

İYİ İNSAN NASILDIR?

Bir gün de;
- İyi insan nasıl olur efendim? diye sordular bu zata.

Cevabında;
- İyi insan, herkese güleryüzlü, tatlı dilli olur, buyurdu.

- Farzları yapıp haramlardan kaçması da gerekmez mi hocam?
- Elbette. Ama bunlar, her müslümanın asli vazifesidir zaten. Tabii ki yapacaktır.


www.gonulsultanlari.com