Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Resulullaha âşık bir fakir
3.04.2009
Bağdatta bir gurup zengin, Hac yoluna çıktılar.
O yörede Resulullahın aşkıyla yanan bir fakir vardı ki, yıllardır kutsal toprakların hasretiyle yanıp kavruluyordu.
Kafileyi görünce dayanamadı.
Koşup katıldı o kervana.
Ama ne bineği vardı, ne azığı.
Zenginlerden biri farketti onu.
Alaylı bir yüz ifadesiyle;
- Ey fakir! Bineğin yok, azığın yok. Nasıl hacca gideceksin? dedi.
Sonra bir kahkaha atıp ekledi:
- Bari paran var mı?
Fakirin parası da yoktu.
Ama tevekkülü vardı kalbinde.
Sonra Resulullahın muhabbeti vardı.
Döndü o kendini bilmeze.
- Allah bana yardım eder, dedi.
Ve mahzun halde ayrıldı yanından.
Hacdan sonra Medineye doğru yola çıktılar.
Zengin, bu fakiri görüp sordu:
- Komşu! Sahi sen haccı yapabildin mi?
- Çok şükür. Bana da nasib oldu.
- Peki, beratını aldın mı bari?
- Ne beratı?
- Cehennemden âzâd olduğuna dair berat.
- Hayır. Ben öyle bir şey almadım.
Zengin, cebinden çıkardığı herhangi bir kâğıdı gösterip;
- Bak, Kâbeyi ziyaret edenlere böyle berat veriyorlar. Hepimiz aldık, dedi.
Fakir buna inanıp koştu Kâbeye.
Örtüsüne yapışıp;
- Yâ Rabbî! O berattan ben de isterim, diye yalvardı.
O anda eline bir kâğıt tutuşturuldu gaibten.
O kâğıdı yüzüne gözüne sürdü.
Sonra koşup yetişti kafileye.
Zengin onu görünce sordu:
- Ne oldu? Alabildin mi beratını?
- Evet ya, bana da verdiler, işte!
Adam misk kokulu, nur yazılı kâğıdı görünce aklı gitti.
Bayılıp düştü atından.
Kendine geldiğinde anlamıştı her şeyi.
Ağlama sırası kendisindeydi artık.
www.gonulsultanlari.com