Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Durun, gelmeyin!
22.04.2009
Ali Semerkandi hazretleri rahime-hullahü teâlâ, Ankaranın Çamlıdere beldesinde yaşar.
Oranın halkını irşad eder.
Halk fakirdir.
Hayvancılıkla geçinirler.
Ve bir çobana ihtiyaçları vardır.
Büyük Velî bunun farkındadır.
- Ben size çobanlık yaparım, buyurur.
- Sana verecek paramız yok, derler.
- Mühim değil, duanız yeter.
Köylüler;
- Tamam öyleyse der, hayvanlarını getirip teslim ederler.
Akşam hayvanlar dönerler geri.
Bakarlar ki, sütle dolu memeleri.
Hakikati biraz sezer;
- Bu zat, bize benzemiyor, derler.
EY KURT MAKSADIN NEDİR?
Büyük Velî, sığırları kıra salar.
Bir kurt gelir, bir sığıra fena bakar.
Büyük Velî seslenir:
- Ey kurt, maksadın nedir?
Kurt dile gelir:
- Maksadım, parçalayıp yemektir.
- Şimdi git, yarın gel ye! buyurur.
Ve o akşam vaziyeti sahibine söyler.
Ama inanmaz adam.
Ertesi gün kurt gelir, o sığıra yakın durur.
Büyük zat;
- Ye ama, deriyi delme! buyurur.
Kurt, sığırı yer, dokunmaz deriye.
Akşam, yalnızca "deri gider geriye.
Adam, bunu görünce deliye döner.
Koşar kadıya, şikâyet eder.
Kadı, iki tarafı dinleyip geçer zabta.
- Şahidin var mı? diye sorar bu zata.
- Ağaçlar ve taşlar şahidimdir, buyurur.
O böyle söyler söylemez muazzam bir gürültü duyulur.
Bayırdaki bütün ağaçlar ve taşlar, yerlerinden kopup mahkemeye doğru gelmeye başlar.
Halk korkudan etrafa kaçar.
Büyük Velî;
- Durun! Gelmeyin! diye seslenir.
O anda dururlar.
Köylülerin hepsi görür bunu.
İyice anlarlar "büyük Velî" olduğunu.
www.gonulsultanlari.com